Film Serüveni: Maymunlar Cehennemi

Merve Kılçak
3 min readAug 10, 2021

--

Geçen gün birden aklıma düştü: “En son hangi filmi seyrettim ya?” diye kendime sordum. Ancak cevabı 2 dakika kadar hatta daha fazla bile düşünmüş olabilirim. Zaman ayırdığım bir filmi hatırlayamamak ne kadar. kötü ise hatırladığımı sanarak kendimi geçiştirmem ondan da kötüdür. Oysa ben filmleri sadece izlemek ve boş zamanı doldurmak gibi gerekçelerle izlemediğimi sanardım.

Sanardım ki: hepimizin yaşadığı sabah kalk işe/okula git, trafikte epey zaman harca, yorgun argın eve gel, yemek yiyip telefona sarıl sıralamasından oluşan bir hayatın dışarısına çıkmak, “farklı nasıl bir yaşam sürebilirim?” Sorusuna cevap bulabilmek için film izliyorum. Kitap okumayı ve film izlemeyi kendi sınırlarımı aşmak, başka dünyalarda misafir olabilmek hatta orada başrol olabilmek için tercih ederim; etkisini görmüştüm.

Ancak böyle bir önem atfetmeme rağmen izlediğim filmleri hatırlayamamak, “konuları neydi?” çıkarımlarımı bir kaleme alayım desem kem küm ederek anca bir paragraf yazabilecek olmak; benim kendime yapmış olduğum büyük ayıplardan biridir. Meğer zamanımı ve emeğimi kendimi kandırmak için kullanmışım.

Bu düşüncelerimden sonra, önceden Twitter’da gördüğüm en iyi filmleri türlerine ayırarak oluşturdukları “The best movies of all time map”i açarak ‘bilim kurgu’ tarafından “Maymunlar Cehennemi” filmini seçtim.

Filmin özetini buraya yazmayacağım fakat çıkarımlarıma yer vermek istiyorum, ki aklımda kalıcı olarak yer edinsin. Çünkü insanın yazması birçok şeyin hatırında kalmasına sebep olur.

Maymunlar Cehennemi: Başlangıç Filmi: Will rolünde yer alan kişinin, babasının yaşadığı alzhemir hastalığına çözüm bulmak için 5 yıl boyunca çalıştığı ilacın, denek bir şempanzede istenilen sonucu vermesiyle başlıyor. Will bu sonucu gördükten sonra bu ilacın insanlar üzerinde de denenmesi için kurula sunum yaparken, ilacın etkisini gösterdiği şempanzenin etrafı dağıtmasıyla istediği onayı alamaması ve denek şempanzeler için ilaç şirketinin uyutulma kararı vermesiyle devam ediyor. Ancak atladıkları bir şey vardı: ilacın etkisini gördükleri. şempanze hamileydi ve uyutulmadan önce doğumunu yapıyor.

Şempanzelerle ilgilenen çalışan Franklin, yavru şempanzeyi Will’e veriyor; bakması için ısrar ediyor çünkü ölmesini istemiyor. İşte o yavru, her şeyi değiştirecek ve maymunların devrim yapmasına kadar gidecek yolda liderlik yapacak olan Ceaser’dı.

Filmin ilerleyen kısımlarında will onayını alamadığı ilacın “Ceaser”ın iq seviyesini yükselttiğini düşünerek babasına da enjekte etmeye karar veriyor. Evet, babası iyileşiyor ama belli bir süre sonra eskisinden daha da kötü oluyordu.

O an şöyle düşündüm: Bazen doğal olarak değişen ve değişmekte olan koşulları düzeltebilecek yapay güce sahip olmak, olayların daha da kötüye gitmesine sebebi olabilir. Zorlamamak ve oluruna bırakmak (tabii her olay için demiyorum.) belki de en iyi tercihtir. Bir şeyi çokça istemek ve bu uğurda yıllarca çaba vermek bizim istediğimiz sonucu da başarıyı da vermeyebilir: Will 5 sene boyunca geceli gündüzlü o ilacı üretebilmek için çalışmıştı. Yaşamadım ama belki bir noktada kabul edebilme erdemine sahip olabilmek bizi ruhen ve bedenen bir çöküşe gitmekten kurtarabilir.

Filmde gördüklerimin bana düşündürdükleri bunlardı. İşe gitmem gerektiği ve başladığım yazıya da aynı duygularla başka zaman devam edemeyeceğimi bildiğim için şimdilik yazımı burada noktalıyorum.

Maymunlar Cehennemi: Şafak Vakti ve Maymunlar Cehhemi: Savaş serilerinden sonra da filmin beni hangi düşüncelere kaptırdığını yazmaya devam edeceğim.

Bu günlerde çok çok önemli olduğu için sağlıkla kalın diyorum…

Sevgiler…

Merve Kılçak

📨 mervekilcak1@gmail.com mail adresinden ya da mervekilcak kullanıcı adıyla sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşabilirsiniz.

--

--