27 Ocak: Domatesin Mevsimi Değilmiş.

Doğa ve stres ilişkisi üzerine bir şeyler karaladım.

Merve Kılçak
2 min readJan 27, 2022

Değerli okurlarım,

Şöyle yıllardır bu işte ve çok okuyanı olan bir köşe yazarı gibi giriş yapmak istedim;ama toplam 13 kişi okuyor jsjsjsjsja

Şımarmadan konumuza geçelim!

Bu ay üzerine araştırma ve okuma yaptığım konu: doğa ve çevrenin insanın stresine etkisi

İklim kriziyle ne alakası var?

Öncelikle iklim krizini, anladığım kadarıyla size aktaracak olursam; karbondioksit salımının fazla olmasından ötürü sıcaklık artışının gerçekleşmesi ve dolayısıyla bizim hava olaylarını sık ve şiddetli bir şekilde yaşamamız olarak tanımlayabilirim.

Karbondioksit salımı nasıl artıyor peki?

Kısaca insani tüketim oranının yağmalama seviyesine gelmesi sonucunda artıyor diyebilirim.

Bu yağmalama alışkanlığı hep daha fazlasını ve en iyisini yakalamaya çalışan insanın, doyumsuzluk halinden kaynaklanıyor; yani bir daire yerine 3 daire, toplu taşıma yerine araba ama arabanın da en son modeli, montu yıprandıkça değiştirmek yerine her fotoğraf için ayrı mont, 1 çeşit yerine açık büfe gibi tercihlerde bulunmak gibi…

Şirket sahipleri bu insan profilini oluşturmak içinde ciddi yatırımlar yapıyor; ki tüketen insanlar oldukça doğayı yağmalama hakkını daha çok elde edebilmek için…

Gözlem ve çıkarımım sonucunda;

İnsanlar talep ediyor şirketler yağmalıyor doğa talan oluyor döngüsü var diyebilirim.

Döngü kendi için çok karışık; mesela etkileyen insan, etkilenen doğa. Ama etkileyen olmak normalde iyi bir konum ve güçken doğaya karşı bunu kullanmak tam tersi duruma düşmemize sebep oldu, oluyor, olacak…

Doğa etkilendiği için insanı etkilenen konumuna sert ve sessizce getirecek; tabi bence getirdi.

Nasıl peki?

Şimdi biz insanlar, doğal alanları tahrip edip artan tüketim çılgınlığımızı tatmin edecek ve daha da körükleyecek ortamları inşa ettik. Aslında daha hızlı ve duygudan yoksun bir toplum kültürünün içinde bulduk kendimizi.

Bu hızlı ve duygusuz alanlara alıştığımızı düşünebiliriz ama doğallıktan yoksun geçen her zaman dilimi, şiddetin ve huzursuzluğun her alan ve her anda görülebilir olmasına sebep oluyor.

Stresin doğayla bağlantısını destekleyecek araştırmalara baktığımda en çok dikkatimi çekenler:

1- Kent görüntüleri gösterilen katılımcılarda olumsuz duygularla ilişkili olabilecek limbik sistem içerisinde yer alan beyin alanlarının (amigdala, hipokampüs) daha aktif olduğu görülmesi

2- Çeşitli alan araştırmaları, orman ziyaretlerinin insanlarda kan basıncını ve nabız sayısını düşürdüğünü, kortizol seviyesini azalttığını, sempatik sinir sistemini baskılayarak parasempatik sinir sistemi aktivitesini arttırabildiğini saptaması olmuştu.

Yani artan nüfus ve sanayi devrimiyle birlikte; insanların taleplerinin artması, çeşitlenmesi ve yetememesi durumlarından ötürü doğal alanların yerini, fabrikalar ve konutlar aldı.

İşte insanı ve hazzını merkezde alan bu sistem: hepimizin şahit olduğu ve olacağı intihar, şiddet, ayrımcılık, soykırım gibi durumların çıkış noktası olan stresin tetikleyicisidir.

Sistem derken İnsan yani…

Bu döngüden nasıl çıkacağız? Neler yapabiliriz?

Üzerine bol bol düşünmeli, fikir üretmeli…

Sevgiler,

Not: Domatesin mevsimi değilmiş arkadaşlar, yemeyelim.

Merve Kılçak

Kaynakça:

Çevre Psikolojisi kitabı

--

--